EVRİM TEORİSİ (DARWİNİZM)

Dünya’daki canlı türlerinden sadece 2 milyon kadarı tanımlanabilmiş ve sınıflandırılmıstır. Bazı tahminlere göre dünya üzerinde hala tanımlanmamış ve sınıflandırılmamış 10 ila 30 milyon arasında canlı türü vardır. Bir milimetrenin binde birinden daha minik bakteriler olduğu gibi, yerden yüksekliği 100 metreyi, ağırlığı binlerce tonu bulan servi ağaçlarına kadar dünyadaki canlı türleri cüsse biçim ve yaşayış biçimi açısından çok büyük farklılıklar gösterir. Sıcak su kaynaklarında kaynama sıcaklığında yaşayan bakteriler olduğu gibi Antartika’da buzullarda yada tuz göllerinde -23 dereceye varan sıcaklıklarda yaşayan algler ve bakteriler vardır. Aynı şekilde karanlık okyanus tabanlarındaki hidrotermal çatlakların kenarlarında yaşayan devasa boru kurtçukları olduğu gibi Everest Dağı’nın yamaçlarında 6000 metre yükseklikte yaşayan hezaren çiçekleri ve örümcekler de vardır.
Neredeyse sınırsız sayıdaki bu çeşitli yaşam biçimleri evrimsel sürecin bir sonucudur. Tüm canlılar ortak atalardan geldikleri için akrabadır. Yani bu teoriden dünya üzerindeki canlıların 600 milyon yıl önce yaşamış canlıların evrimleşip farklı türler oluşturması gibi bir yargı çıkarılabilir. Evrim biyoloji biliminin yanı sıra koruma biyolojis, gelişim biyolojisi, ekoloji, fizyoloji, paleontoloji ve tıp gibi bilim dallarınca da başvurulan ve çokça öğretilen bir bilimdir
İnsanlık tarihi boyunca değişik kültürler insanın, diğer canlıların ve evrenin kökenini çeşitli şekillerde açıklamaya çalışmış buda farklı yaratılış mitlerine yol açmıştır. Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam’da canlıların ortaya çıkışı bir yaratıcının tüm evreni yoktan var etmesiyle açıklanır. İlk Hristiyan din adamlarından Nenizili Gregor ve Augustinus, tüm canlıların tanrı tarafından yaratılmadığını bir kısmının sonradan tanrının yarattıklarından gelişerek oluştuğunu öne sürmüştür. Bu iddiayı hareket geçiren güdü ise biyolojik değil dinidir. Bu din adamları tüm canlı türlerinin Tufan esnasında Nuh’un gemisine sığamayacağını, bu nedenle bir kısmının sonradan ortaya çıkmış olabileceğini düşünüyorlardı.
Antik Yunan filozofları kendi yaratılış mitlerini oluşturmuşlardır. Anaksimandros hayvanların şekil değiştirebildiğini ileri sürmüştür. Empedocles, hayvanların, kendilerinden önceki hayvanların birleşiminden oluştuklarını ileri sürmüştür.
Abbasilerde yaşamış, bir Arap olan El-Cahiz’in de yazdığı ‘Hayvanlar’ adlı kitabında hayvanların evrim geçirdiği söylenmiştir. Bir olgunun ortaya çıkışında bileşenlerin değişime uğramaları ile ilgili süreç tanımının felsefi açıdan ‘evrim’ kelimesi ile belirginleşmesi çok eskiye dayanır. Darwin’in ‘Türlerin Kökeni’ adlı eserinde yer alan ‘evrimsel hayat ağacı’, canlı evrimini anlatımında kullandığı mitolojik bir simgedir ve pek çok inançta yer alır. Herhangi bir ‘sağlam ve doğru’ biyolojik bir altyapısı olmasada, Aristoteles’ten Konfüçyüs’e kadar birçok önemli isim evrim kavramı konusunda okumuş, yazmıştır. Aynı zamanda evrim konusunda İbn-i Sina ve İbn-i Haldun’un da teorileri vardır.

Darwin’in bu teorisi 3 ana temel üzerine oturmuştur.
--Bir canlı popülasyonunda çeşitli karakteristikler mevcuttur ve bu değişken karakteristikler popülasyondaki bireyler tarafından yeni doğanlara aktarılır.
--Canlılar ölenlerin yerine geçecek sayıdan daha fazla yavrularlar.
--Ortalamada popülasyon rakamları genelde sabit kalır, hiçbir popülasyon sonsuza kadar büyüme göstermez.
TÜRLERİN KÖKENİ
![]() |
(Yaşam Mücadelesinde Avantajlı Irklar Ve Doğal Seçilim Yoluyla Türlerin Kökeni Üzerine) |
30 yıldan daha fazla bir süre, Darwin düşünceleri için delil topladı. 1858’e kadar fikirlerini yayımlamaktan kaçındı. Fakat 1858’de, Alfred Russel Wallace, Darwin’e Darwin’in düşüncelerine çok benzer bir evrim teorisini mektupla yollayınca, Darwin düşüncelerini kamuya sunmaya karar verdi. Daha sonra Darwin ve Wallace evrim teorisi ve doğal seçilim üzerine beraberince bir tez yazıp yayımladılar. Yine de, özellikle 1859’ da yayımladığı ‘YAŞAM MÜCADELESİNDE DOĞAL SEÇİLİM VEYA AVANTAJLI IRKLARIN MUHAFAZASI YOLUYLA TÜRLERİN KÖKENİ ÜZERİNE’ adlı ünlü kitabı sayesinde Darwin’in adı Wallace’den çok daha fazla duyuldu. Darwin’in bu kitabı daha sonra biyoloji tarihinin en etkili ve önemli kitaplarından olmuştur. 1930’lar ve sonrasında, neredeyse bir asır önce Gregor Mendel tarafından ortaya konmuş kalıtım kuramı, moleküler biyolojinin kalıtımın moleküler temellerine dair sağladığı bilgi ve Darwin’in kuramının bütünleştirilmesiyle evrim kuramı modern halini aldı. Güncel bakış açısıyla evrim, bir gen havuzu içinde bir nesilden diğerine belli bir karakterin oluşmasında etkili olan allelerden birinin sıklığının değişmesi olarak tanımlanabilir. Doğal seçilim, genetik özelliklerin üremeye katkısı, ve popülasyon yapısı bu değişime etki eden faktörlerdir. Bu güncellenmiş evrim teorisinin adı ‘Sentetik Evrim Kuramı’dır. Sentetik evrim kuramının bugünkü bilimsel değeri hakkında kurumsal biyoloji uzmanı Thedosius Dobzhanzsky şöyle demiştir:
‘Evrimin ışığıyla aydınlatılmadıkça, biyolojide hiçbir şey bir anlam ifade etmez’
Geçmişten günümüze evrim teorisi hakkında çalışma yapan bilim insanları;
--ANDREAS VESALİUS
--WİLLİAM HARVEY
--NİCOLA STENO
--CARL LİNNAEUS
--COMTE DE BUFFON
--THOMAS MALTHUS
--GEORGES CUVİER
--JEAN BAPTİSTE LAMARCK
--CHARLES DARWİN
--GREGOR MENDEL
--FİSHER HALDANE
--WRİGHT
--THEODOSİUS DOBZHANZSKY
--ERNST MAYR
--JULİAN HUXLEY
--ALFRED RUSSEL WALLACE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder